Bambaşka bir heyecan içimde… Bir hayalin daha peşinde…
Sevgi, coşku, endişe... Hepsi geliyor benimle. Zaman, geri sayım yaparken benim karnım ağzımda. Kalp atımlarım kulağımda…
Sesler, duygular, hayaller, tatlar sarıyor bedenimi dört bir yandan!
O zaman başlayalım bu yol hikayesine en başından.
Yıl 2021 aylardan Şubat! 40. yaş günümü kutlarken minik bir plan yapmıştık sevgili bisikletçi arkadaşımla. O zaman ne diyorduk? Heh uzun yol yapmalıyız bisikletle; mesela Karadeniz! Yani böyle öneri gelmişti kendisinden. Ege değil, Akdeniz değil ama ya Karadeniz?
Yapabilir miydim? Olur muydu cidden? Bir yaş daha alıp 4’lü sayılar başlamışken hayatımda, mümkün müydü böylesi uzun ve yorucu macera? Ama program hazırdı; ağustos sonu çıkılacaksa yola, temmuz sonu başlanmalı antrenmana!
Öyle de yaptık; hafta içi kısa ama hızı arttıran, hafta sonu ise uzun ve kondisyon sağlayan bisiklet turları! İlk kez Körfez attığımda, bisikletçiler arasında öyle bir deyim var; körfez atmak. Yani tam tur İzmit Körfezinin etrafında bisiklet sürmek. Bu da tam 100 km. Ve benim için hem körfez ilk hem de 3 basamaklı sayılar.
İşte ne diyordum ilk kez körfez attığımda benden mutlusu yok. Bu işin üstesinden gelebilecek olmamın minik bir ispatını görmek acayip moral veriyor bana. Nihayetinde son gün ve son hazırlıklar da tamam!
İyi bir yol arkadaşı, harika bir eğitmen ve moral kaynağı olan bu güzel insanla çıktık yola!
Samsun, bizim başlangıç noktamız! Trabzon ise menzil; 350 km’nin sonunda!
Ve nihayet ulaştıysak Samsun’a, paketleyip otobüsle getirdiğimiz bisikletleri geldi zamanı kurmanın.
İşte başlıyoruz! Şimdi macera zamanı… Dönsün pedallar, açılsın yollar, işlesin sayılar!
İlk hedefimiz Atam’ın Samsun’a çıktığı o özel gemi, Bandırma Vapuru!
Hazır yarın da 30 Ağustos Zafer Bayramı iken buradan anlamlı bir mesaj iletmeli. Önce gölgesinde geminin, sonra renginde, ay yıldızında elimdekinin hem gururlanıp hem duygulanıyorum.
Biraz daha öne gelip güneşe dönüyorum yüzümü.
Pruvada dalgalanan Türk Bayrağının sesini, rüzgarını hissediyorum içimde. İşte o an şu dizeler canlanıyor zihnimde:
Başımın üstünde al bayrağımın
Elimin altında kan kırmızısı rengi
Onun verdiği teselli, güven, sevgi ❤️
Ve gelecekten umutlu Türk kadını, Türk Hekimi, Türk genci…
Zafer Bayramımız kutlu olsun!
Bu zaferler taşısın bizi hep ileri, ileri, ileri!
Bu macerada fikri ortaya atan ve beni sıkı çalıştırıp moralle destekleyen sevgili yol arkadaşımın bana geçen sene bu bisikleti aldıran o bisikletçi genç olduğunu da hatırlatmalıyım. Elbette benim de azmim, başarı isteğim ve hayalim bu yol için kamçı görevi görüyor. O zaman hep birlikte bu hayalin başarılma öyküsünü yazmadan önce bir fotoğraf alır mıyız?
Ardından vapuru da dikkatlice gezip tek tek inceliyoruz tüm detayları. Ama en çok Atamın milli mücadele için bir araya geldiği subaylarla toplantısı ve dik duruşu etkiliyor bizi. Kararlılığı, çalışkanlığı ve bilgeliği…
Bu şekilde ayrılıyoruz müzeden, içimizde tam bir vatan millet sevgisi. Çok değil biraz ileride de Atamın Samsun’a ayak bastığı yer ve yol; yani İlk Adım’ı ziyaret ediyoruz. Böylece pekiştiriyoruz günün anlam ve önemini!
Ve bir zamanlar adı Amisos olan bu şehrin aynı isimle anılan bir de tepesi var.
Milattan önce 4. yüzyıla ait kral mezarlarının bulunduğu tepeye çıkan teleferiğin önündeki insan selinde epey vakit harcadıktan sonra bu işkenceden vazgeçip Baruthane diye bilinen bu yerde kurulan Batıpark’ı gezmeye başlıyoruz. Ama burası nasıl özel nasıl güzel bir yer. Bayılıyorum. Uzaktan gördüğüm o aslan heykelleri ile başlayalım.
Aslında doldurma toprak ile oluşturulan bu enteresan parkın zeminini sağlamlaştırmak için konulmuş olsalar da heybetli ve güçlü görüntüleri beni çok etkiliyor. Belki de iki aslan heykelinin tam ortasına konulan ve bir zamanlar burada yaşadıklarına inanılan Amazonları temsil eden kadın heykelidir bana o duyguyu veren. Ya da kim bilir bir atıf vardır ortada? Aslan kadar güçlü, tuttuğunu koparan, kararlı ve asil…
Heykeli hayranlıkla epey bir süre inceledikten sonra devasa boyutunun yanında zerre kadar olan ben, biraz daha ilerliyorum.
Deniz suyunu parkın ortasından geçirdikleri yapay nehrin üzerinden yürürken son bir kez bu dev heykellere bakıp merak ettiğim diğer yer olan bu amazonların yine yapay olan köyüne geliyoruz.
O zaman kim bu Amazon Kadınları?
Herhangi anaerkil bir toplumdan daha fazlası olan Amazonlar, toplumsal yaşamda kadının etkin olduğu, ekonomik gücün kadınlar tarafından yönetildiği, kadınların mutlak egemen olup soy kütüğünün kadına göre belirlendiği savaşçı olarak yetiştirilen özerk bireyler. Amazon kadınlarının varlığı sanıldığının aksine mitolojik kavramlardan da öte coğrafi ve tarihi eserlerde de kendini göstermiş ve en anaerkil toplum olarak kayıtlara geçmiş durumda. Şimdi bu bilgilerin ışığında temsili köyü ziyaret edelim.
Her an savaşa hazır pozisyonda hedefe odaklanmış, güçlü ve düzgün bedenleri, uzun ve parlak saçları, sağlıklı görünümleri ile özgüveninin birleştiği o mükemmel figürler gerçekten efsane.
Her zaman merak ettiğim ve alttan alttan biraz da hayran olduğum bu kadın topluluğunu yakından görmek heyecanlandırıyor beni.
Taş mağaralarda tasarlanmış köydeki odalarda, sert yer yatakları, yemek kapları ve genelde ortaya yakılmış ateş görüyorum. Bu ilkellik biraz farklı görünse de zor olmalı. Hayvan derilerinden kıyafetler, taş yataklar, yastık ve yorganın yokluğu, her an savaş ihtimali…. Üstelik kendi aralarında hiyerarşiyi sağlamak için bir kraliçe de seçilmiş ve elbette yine kadın muhafızlar.
Günümüz imkanlarına bakınca, bunları ne düşünmek ne tasavvur etmek mümkün. Erkeklerin hiçe sayıldığı bu dönem, bu alan, bu kadın köyü, bu zaman, var olduğunu bildiğim ama hem inanmakta hem de anlamakta zorlandığım bir hayat kesiti. Şaşkınlığımı yüreğimde hissederek dönüp dönüp bakarak hatta yol boyu konuşarak ayrılıyoruz buradan. Görmek istediğim son bir yer daha var.
Samsun’un simgesi haline gelmiş Atamın bronz heykeli; Onur Anıtı.
Samsun halkı tarafından 1931 yılında yapılmış heykele bakıyorum da nasıl güzel ifade edilmiş o ufka bakan keskin bakışları ve her an savaşa hazır güçlü çelik kolları, dimdik duruşu, korkusuzluğu, güveni ve inancı! Etkileniyorum.
Heykelin kaidesinde ise şöyle yazar: a) Vatanda Millî Mücadeleye başlamak için Gazi, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı. b) Bu heykel, Samsun Vilayeti halkı tarafından 29 Ekim 1931 tarihinde dikildi.
Bu onuru da gördükten sonra sabah erken saatlerde yola çıkmak için hava kararmadan otelimize dönerek hazırlıklarımızı tamamlayıp sabah için dinleniyoruz. Gerek heyecandan gerek koridordaki seslerden çok da dalamadığım gecenin sabahında bacaklarımın titrediği, kalbimin gümbürdediği o ışıklı yola gün doğmadan çıkıyoruz; sırtımda içi yarı dolu bir çanta, içimde yeni şehirlerin merakı, yüreğimde yol maceralarımızın heyecanı, başarma arzusu ve zihnimde bütün bunların yankısı…
Ver elini Karadeniz; Ünye, Ordu, Giresun, Trabzon…
Macera bundan sonraki yazılarda devam edecek… Görüşmek üzere...
Yine sürükleyici bir yazı. Maceranın yaşı yoktur. Karadeniz büyüleyici. Kız kardeşimin Atamızın olduğu kamaraya girip gerçek sanıp korkarak dışarı çıktığı an geldi aklıma gülmekten ölmüştük 🤣 Bisiklet turu için aldığınız o ekipmanları ve bu fotoğrafları kimin çektiği konusunu hala düşünüyoruz 🙄☺️🤗
Canım Samsunum canım Nuray hocam ikinizde birbirinizden güzelsiniz 💜💜