top of page
Ara
Yazarın fotoğrafınuray çalışkan

Kaş, Kalkan, Kaputaş ve Patara...

1 aylık yolculuğumuzun ilk 5 gününü geride bırakırken epey eğlenmiş, biraz yorulmuş, çokça öğrenmiştik. Kıvrıla kıvrıla bir yanı deniz, bir yanı taş olan tek şerit dolambaçlı yolda Kaş’a doğru ilerlerken göz ucuyla dikiz aynasından oğluma bakıyorum. Yüzüne yayılan huzurun ışığıyla mışıl mışıl uyuyor. Yoksa yorgunluk mu demeliyim? Son iki gündür Adrasan’da kamp yapmak, üstelik şişme yatak kullanmadan mat üstünde yatmak onu sandığım kadar dinlendirmemiş olabilir. Şöyle mis kokulu, tertemiz, beyaz çarşaf var şimdi hayalimde; yumuşacık yatağın üzerine serilmiş olan. Temiz banyo, tuvalet ve sıcacık bir duş. Bu düşle devam ediyorum yola…

Ve nihayet yaklaştığımı hissettiğim bir anda şahane bir manzara çıkıyor karşıma. O rengine doyamadığım mavilikler, biraz deniz biraz gökyüzü, arasına birkaç ada laciverti ve en önde göz alıcı bir yeşil.

Kırmızı’dan atlayıp dikiliyorum karşısında, kollarımı açıp gözlerimi kapatıyorum. Güneşi göz kapaklarımda hissederken rüzgâr yanaklarımı okşamakla kalmıyor o, buram buram kekik, zeytin ve çiçek kokusunu taşıyor burnuma. Güzel yer şu bizim memleketimiz diye düşünerek nihayet varıyoruz Kalkan’a ve otelimize.

Burada da az önceki enfes görüntünün devamı bekliyor bizi. Fuşya begonviller arasında bembeyaz evlerin kuş misali yeşil ve mavinin birleştiği yere konuvermiş olması çok sevimli geliyor bana.

Sonra da ne göreyim toz pembe çerçeve içinden görünen masmavi deniz!

Şaka olmalı! Ben mi yanlış görüyorum acaba? Yoksa bu gerçek mi? Resmen benim bakış açım bu yahu. Bayılıyorum bu mizahi tabloya. İşte dünyayı böyle pembe çerçeve içinden uçsuz bucaksız mavi gören tüm canlılara hayat çok güzel! Mutlu mutlu çıkıyoruz odamıza.

Derken yatağa nasıl zıpladığımı bilemiyorum. Ohh mis gibi bembeyaz ve tertemiz çarşafları okşarken o dokunuşun sevincini yaşıyorum bir süre. Sonra zaman kaybetmeden hazırlanıp havuz başında alıyoruz soluğu. İşte o an oğlumun en sevdiği an! Günlerdir ‘Havuz, havuz…!’ diye sayıklayan kıymetlimin, nihayet isteği gerçek oluyor. Büyük bir heves ve heyecanla atıyor kendini o güzelim sulara.

Bense arkasından bakarken sonsuz mavinin içinde kayboluyorum. Havuz nerede bitiyor, deniz nerede başlıyor, gökyüzü nerede katılıyor bu sonsuzluğa? Öyle dalıp gidiyorum uçsuz bucaksız mavinin tonlarında. Kraliyet mavisine, kobalt mavisi karışıyor, sonra ise çelik mavisi şeklinde uzanıyor.

Manzaranın içine girmiş, derinliklerine inerken bir blush söylüyorum kendime. Güneşle sohbet edercesine uzanıyorum mindere. İçinden çıkmak istemediğim huzur kaplıyor bedenimi. En iyi yol arkadaşımı bu kadar eğlenirken görmek, ağzımdaki mayhoş tadı yumuşatıyor.

O yüzdükçe ben dinleniyorum, o güldükçe ben eğleniyorum. Elimdeki kadehten mi seyrettiğim şaheserden mi bilinmez başım döner gibi oluyor. Zihnime kazıdığım bu anı mıh gibi çaktıktan sonra oğlumun ısrarlı davetine icabet ediyorum. Bırakıyorum kendimi mavinin sevgisine, şefkatine, kollarına…

Ama o da ne; akşam olmak üzere! Oysa benim görmek ve oğluma göstermek istediğim bir yer daha var, buraya yakın olan. "Noel Baba" diye anılan Saint Nicholaos’ın şehri Patara Antik Kentine geç kalmış olabiliriz ama gün batımında o çölümsü kum tepelerinden son ışıkları izlemek için hala vaktimiz var. Koşar adım odaya çıkıp hızlıca hazırlıklarımızı tamamlayıp kısa bir sürede arabada olmayı başarıyoruz.

Çok değil 15-20 kilometrelik bir yolumuz var. Ancak herkesin benimle aynı isteğe sahip olabileceğini bilmediğimden yolun düşündüğümden uzun süreceğini kestiremiyorum o an. Azimle hedefimize ulaşıp park ettikten sonra ise plajın hemen berisinden kırmızıyı bıraktığımız çam ağaçlarına kadar 500-600 metrelik geniş alanda göz alabildiğince, sıra sıra, küme küme kum tepelerinin bizi beklediğini görüyoruz.

İşte o an Sabuha, Şark Bülbülü ve Tosun Paşa film sahneleri canlanmaya başlar gözümün önünde. Fakat oğlumla bizim planlarımız farklı. Kendi senaryolarımızı yazıp oynayacağız.

Nitekim ayakkabı ile yürümenin zor olduğunu görünce yalın ayak devam ettiğimiz sıcacık kum tanelerinin tabanlarımızda bıraktığı masaj ve gıdıklanma hissi bizi önce şaşırtıyor.

Sonra ise güldürüyor.

Epey bir sonra kendimize gelip bir silkeleniyoruz.

Hatta bununla da yetinmeyip havalara uçuyoruz.

Nasıl efsane bir yerdeyiz böyle. Bir yanda tertemiz muhteşem güzellikte bir deniz, bir yanda yemyeşil bir orman, nefes alan coğrafya derken ortasında koskoca bir çöl; kum tepelerinden oluşan genişçe bir alan. Bu bir paradoks. Bu bir yanılsama. Bu bir … Bu bir gerçek ötesi olmalı…

Oğlumla sarıldığımız o son sevgi yumağı kare, bu büyüleyici ve sıradışı ortamı hatırlatacak doğru düzgün bir hatıra bırakıyor bize.

Kahkahalar attığımız, çölde kaybolmuş bedevi rolü yapıp birbirimizle dalga geçtiğimiz, kum oyunları oynayıp gün batımını izlediğimiz şahane yeri ve anıları geride bırakırken ikimizin de yüzüne kocaman bir gülümse yerleşiyor sadece.

Kıkırdayarak uyuduğumuz tertemiz çarşaflı ve yumuşacık yataklı gecenin sabahında huyum kurusun yine erken uyanıyorum. Ama bu sefer buna her zamankinden çok seviniyorum. Çünkü oğlum uyanmadan benim ziyaret etmem gereken son bir yer daha var. Kaputaş plajını atlamak istemiyorum.

Zira Kaş’tan Kalkan’a gelirken yolumuzun üzerindeydi ancak daracık yolda o kadar çok araba park etmişti ki değil onların yanına arabayı bırakmak, duraklamak bile mümkün değildi. O yüzden sabahın 6:00 sında geldiğim bu şahane yeri böylesine boş görmek beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Önce göz ucuyla siklamen rengi begonvillerin arasında bakıyorum aşağıya.

Merdivenlerden inmeden önce asfaltın kenarından aşağıya kadar gidip bu kez de buradan göz gezdiriyorum dillere destan olan bu güzelliğe.

Kumlara uzanan beyaz köpüklerin önce turkuaza sonra maviye en son da laciverte dönüştüğünü izliyorum hayranlıkla. Daha fazla dayanamayıp bir çırpıda iniyorum o bembeyaz, yumuşacık, sütten taşarcasına üzerime doğru köpüren dalganın yanına. Nasıl bu kadar heyecanlı, olağanüstü ve fevkalade olabilir bir deniz, bir plaj, bir su kenarı?

Güneş ışınlarının henüz aydınlatmadığı, taştan dağların arsındaki bu vadideki yarı aydınlık bir o kadar da ıssız sahilde yüzmek beni hem korkutuyor hem içine doğru çekiyor. Korkumun üzerine gitmeyi sevdiğimden cesaret alıyorum turkuazın gel-gitli davetinden. Adım adım suyun içine doğru yürürken, suyun serinliği ürpertmiyor beni bilakis kadife bir kumaş gibi sarıyor. İşte bu sarılma ile beraber yarım saatlik bir aşk yaşıyoruz Akdeniz’in en güzel plajlarından biriyle. Nasıl iyi hissettiriyor bu sabahın erken saatlerinde kimsesiz sahilde yüzmek anlatamam ama yüzümün keyifli halini hatıra olarak bırakabilirim.

Ve hatta bu 24 saatlik kısacık zaman diliminde birbirine yakın olup keşfettiğim Kalkan, Patara Plajı ve Kaputaş Plajını şöyle bir düşünürsek, Akdeniz kıyılarının muazzam güzellikte olduğunu bir kez daha söyleyebilirim; beni havalara uçuracak kadar…

Ya da belki geriye dönüp baktığımda o sonsuz maviyi hatırlayacak kadar…

Burada sadece 6. ve 7. gününü anlattığım 25 günlük Akdeniz-Ege gezi rotamızın ilk 5 gününü anlatan Antalya yazısı ve bu seyahatin sonundaki Gökçeada, Bozcaada, Çanakkale'yi merak edenler için linklerini bırakıyorum.

Dipnot: Haritada kalp ile gösterilen Kalkan'da kaldığımız otelin ismi Kalamar Otel. Çünkü biliyorum soracaksınız.

O zaman yeni rotalarda ve yazılarda buluşmak üzere...


Son Yazılar

Hepsini Gör

10 Comments


cemalustun1959
cemalustun1959
Oct 12, 2021

Yurdumuzun güzel coğrafyasında yaşadığınız özel anlarınızı, duyduğunuz hazzı çok güzel görüntülerle kaleme almışsınız, anlatımınız muhteşem, elinize, yüreğinize sağlık 🙏👏👏👏

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Oct 13, 2021
Replying to

Çok teşekkür ederim Cemal Bey 😊

Like

yukselserkan
Oct 12, 2021

Çok sevdiğim yerleri sizin kaleminizden okumak ve anılarımı yad etmek mükemmel. Fotoğraflar şahane. Çiçekler arasındaki deniz manzarasına ben de bayılmıştım.

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Oct 12, 2021
Replying to

Bunları duymak çok hoş ☺️ Müthiş bir manzara cidden ✨

Like

bilsec
Oct 12, 2021

Efsane bir yazı olmuş yine, fotoğraflar harika 😍🤗

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Oct 12, 2021
Replying to

Çok teşekkür ederim ☺️

Like

Nilgün Bulut
Nilgün Bulut
Oct 12, 2021

Her zamanki gibi harikasın 👏

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Oct 12, 2021
Replying to

Çok teşekkür ederim kuzum ❤️

Like

turkmenramazann
turkmenramazann
Oct 11, 2021

Harika bir yazı daha , Yaşama olan enerjiniz o kadar yüksek ki anlatamam. Yollarda buluyorum kendimi. İçimdeki seyahat özlemine ilaç gibi geliyor 🙏👏

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Oct 11, 2021
Replying to

İşte bunları duymak şahane … Hem yazı hem seyahat isteğimi kamçılıyor… Karşılıklı bir motivasyon bu ✨

Like
bottom of page